buzlucamdan yapılma bir kürenin içindeki filin garip hikayesi

Kalın buzlucamdan bir kürenin içindeydi fil. Küre yuvarlandıkça farklı yerlere gidebiliyordu lakin bu durum bir şeyi değiştirmiyordu. Görüntüler belirsiz, sesler boğuktu. Cisimlerin olduklarından büyük ya da küçük görünme ihtimali, farklı ışıklarda cisimlerin sahip oldukları renklerden farklı renklerde görünme ihtimali, duyduğu seslerin aslında öyle olmadığı ihtimali fili çıldırtıyordu. Uzunca bir süre o ağır cüssesine aldırmadan kürenin içinde büyük adımlar attı fil, şekilleri düzgün görmek, sesleri doğru duyabilmek umuduyla. Çatırtılar çıkartarak yuvarlandı küre. Ancak durum daha da kötüleşti. Kürenin dış yüzeyindeki çıkıntılar ezilmeye başladı, üstüne yapışan çerçöpe çatlaklar da eklenince buzlucam kürenin parlaklığı ve saydamlığı kaybolmaya yüz tuttu. Eskiden yanlış olma ihtimali de olsa en azından renkler canlıydı. En azından birkaç kelimeyi düzgün duyduğunu zannedebiliyordu. Artık bunları da kaybetmişti fil. Artık görüp görebildiği renksiz şekillerden, duyup duyabildiği uğultulardan ibaretti.

Filin önünde üç seçenek vardı: Ya nereye gittiğini bilmeksizin büyük adımlar atmaya devam edecekti, böylece küre gittikçe incelecek, çatlaklar daha da derinleşecek ve bir gün kırılacaktı. Ya da yüksek bir yerden kendini aşağıya bırakacak, dev küre paramparça olacaktı. İlk seçenek daha güvenli gibi gözükse de ne kadar olduğu kestirilemeyen uzun bir zamana ihtiyaç vardı. Filin ömrü yetmeyebilirdi. İkinci seçenek ise kısa yoldan çözüme ulaştırıyor gözükse de oldukça riskliydi. Çünkü o yüksekliğin küreyi parçalaması ve fili öldürmesi ihtimal dâhilindeydi. Diyelim ki öldürmedi, filin o yüksekliğe tekrar tırmanamaması ve her şeyi geride bırakıp yoluna bu düştüğü yerden devam etmesi gerekebilirdi. Üçüncü seçenek ise her şey yolundaymış gibi davranarak, kürelerinin içinde mutlu mesut yaşayan diğerlerine dâhil olmaktı.

Filin bu üç seçenekten birini tercih etmeye mecali yoktu.

Üçüncüsünü bile…

Bir Cevap Yazın